İYİKİ ÖDÜL ORHAN PAMUK'A VERİLDİ

ÖDÜL İYİ Kİ ORHAN PAMUK'A VERİLDİ
Neden böyle olur bizde insanın aklı ermiyor. Birileri bir şeylere layık görülmesin anında hemen herkes ona cephe alır ve yanlış yanlarını bulup çıkarmaya çalışır.Ve sonuç ortada “taş maş istemez, çelenk melenk de lazım değil” diyen usta vasiyetinde ki” Anadolu da bir köy mezarlığında ki çınarın altında” değil de Moskova da istemediği gibi bir taşın altında yatar şimdi.”Ya beni sararsa memleket hasreti” diyen sanatçımıza tanrı o acıyı fazla çektirmeden dileğini yerine getirir ve alır bedenini Paris te hasret kokan başka bir mezarlığa bırakır, ruhu ise “ bir sabah anne bir sabah, kapını süpürmek için açtığında kapını” diye devam eden şiirindeki gibi “çıkagelir, adı başka, tadı başka” bir şekilde memleketine.Kemiklerinin artık komşuluk yapıp hasret giderdiği “çirkin kral” çoktan çıkıp gelmiştir güzel izler bırakıp gittiği güzel memleketine.İçlerinden şanslı olanlar, ”bitecek bir gün” diyerek gün sayarken yaşamlarını bitirip cansız bedenleriyle gelebilmişlerdir memleketlerine.Buna da şükür.
Sevindiğim bir şey var o da bu sene ödülün Yaşar Kemal' e verilmemesi. İnşallahta hiç bir zaman verilmez. Ben Orhan Pamuk’ un, şu kendisinin kabul etmediği “ermeni soykırımı” hakkında söylediği iddia edilen sözleri dışında herhangi bir siyasi, sosyal bir olayda yorum yaptığını işitmedim ama Yaşar Kemal’in, başta “kürt sorunu” olmak üzere hemen her türlü sosyal konuda hem konuşup hem de eylemde bulunan bir kişi olmasından dolayı, bugün Nobel ödülünü o almış olsaydı soluğu nerede alacağını bilemezdik herhalde. İşte bu yüzden mutluyum Pamuk’un ödülü almasından. Evet Pamuk aydın sorumluluğu almış bir yaşam biçimi sunmamıştır bizlere hiçbir zaman ve bu yüzden önemsediğim bir yazarda değildir ama zaten ödül de aydın kişiliğine verilmemiştir. Artı bu güne kadar Nobel den ödül aldı diye de kimseyi önemseyip okumadım. Ama bugün Orhan Pamuk’u eleştirmek üzere yerlerinden fırlayanlar neden konuyu onun aydın olup olmadığına getiriyor, aydın kelimesinin anlamını kimse bilmiyormuş gibi tekrar tekrar yazıyor, yav bu adam Türkiye’yi gün ışığına çıkaracak aydındır denmiyor ki Nobel de.Veya bugüne kadar Nobel in ödüllendirdiği kaç kişiyi toplumsal duyarlılığı açısından değerlendirdi şimdi Orhan Pamuk'u eleştirenler. Başlarken değindiğim gibi biri bir şeylere layık görülmesin hemen onu karalamaya çalışır, hayatlarında hiçbir zaman hiçbir şeye layık görülmeyen kişiler.Ayrıca şunu da burada belirtmeliyim ki tüm bunlara rağmen Pamuk’un kitapları yine patlama yapacak.Hem de şu anda onu eleştiren kesim alacak kitaplarını en başta. Bunun da nedeni, onu hiç beğenmeyen her fırsatta çok ağır eleştiren Nihat Genç’in deyişiyle Türk milletinin kendini aşağılık görmesi ( cümleyi yanlış anımsayabilirim).Bunu şöyle açıklıyordu Nihat Genç: aslında adamın hiç kitap okuma alışkanlığı yoktur veya okusa da anlayabilecek düzeyi, ama gider alır Orhan Pamuk ‘un kalın bir kitabını yanında taşır veya okudum der ve her zaman kendi hakkında düşünülen aşağalık imajı bu şekilde yendiğini düşünerek rahatlar. Böyle düşünenler karşılıklı olarak birbirlerine aynı şekilde görünmeye çalışır zaman içinde bir çevre oluştururlar ve medyanında pofpoflamasıyla bu durum çok daha geniş kesimlere yayılır. Bu görüşlerine aynen de katılıyorum Genç’in. Görünüyor ki aşağılık kompleksi devam ettikçe yine market rafları Pamuk’un kitaplarıyla dolacak.
Meseleyi Ermeni meselesi ile özdeşleştirenlere de şaşırıyor insan.Bu devlet eğer ermeni meselesi konusunu duyurmak istemezse bunu başarır bence.Gözümüzün önünde olan onca dolabı görmemizi engelliyor da bunu mu engelleyemeyecek devlet.Bence işine geliyor bu meselenin gündemde kalması ve Pamuk ta bu süreçte görevini bilerek veya bilmeyerek zamanı gelince yerine getirmiş sonrada gene işlerine dönmüş.Kapitalist düzenleri ayakta tutan en önemli unsur din ve milliyetçiliktir yoksa hiçbiri bunca adaletsizliğe rağmen varlıklarını sürdüremezlerdi.Bize yaşattıkları, rölantiden düştükçe aragazı vermekten başka bir şey değildir bu ermeni meselesi ile.Neymiş eğer kabul edersek Ermenilere tazminat ödeyecekmişiz.Sayın arkadaşlar her birkaç yılda bir, güney Amerika ülkerinden biri çıkıp Amerika ya" borçlarımızı ödemiyoruz, sanki bilmiyor muydunuz bu kadar borcu ödeyemeyeceğimizi de verdiniz", diyor da ( geçen yıl Arjantin, Amerika ya," borçlarımızın % 60 ını iptal ettik kalanını da 10 yıl takside bağladık, bilmiyor muydun bu kadar borcu ödeyemeyeceğimizi" demişti) biz 100 yıl önce ki bir olaydan dolayı borç ödeyecekmişiz.Onlar kadar delikanlı değilmiyiz yoksa. Artı öyle bir katliamın varlığı kanıtlanmışsa gelsin Ermeniler bize para versin ve desinler ki bizi Osmanlı katletti, sizde gelip onu devirip Cumhuriyeti kurdunuzda kurtardınız bizi mezalimin devamından, en azından sağ kalanlar şimdi huzur içinde yaşıyor . Şunu bilelim ki gündeme çıkan her şey bu sömürü sisteminin devamına katkı sağlayacağı içindir.Yoksa bunun engellenmesi çok çok basittir.Kendi sınırlarımız diye bildiğimiz coğrafya nın içinde batı da ki devletlerde ki haritalarda başka bir devlet daha var olarak gösteriliyor da bu bile yıllardır saklanıyor, başka bir örnek te Kıbrıs haritası. Yani istense bu Ermeni meselesi de saklanabilir veya bu kadar gündem oluşturması engellenirdi.
Bu şekilde sistem sıkıştıkça biri gaza basıyor ve ardından atlıyor bu meseleden ekmek yiyenler, gündeme gelip reklam yapanlar ortalığa.Geçim sıkıntısından, baskılardan, işsizlikten, adaletsizlikten, terörden ve bunun gibi birçok sorundan boğulup “nedir bunun sebebi” diye düşünmeye durduğunda halkımız , telaşla basıyorlar gaza ve yine milliyetçilik probagandası ile panik yaratıp, birbiriyle kucaklaştırıp umutlandırıyorlar halkı.Ve değil kendilerini uzaklarda ki Türkleri bile kurtarmaya kuruluyorlar birden bire. Eğer asya da ki , Avrupa da ki Türk boylarını kucaklayacaksak, kendimizi bu kadar yürekli, milliyetçi görüyorsak , kollarımızı ta oralara kadar uzatıp onlara el vermek istiyorsak , dirseklerimizin arasında kalan ve bize daha yakın olanları daha önce kucaklayacağımızı bilmeliyiz.Milliyetçilik duygusu her insanın doğuştan var olan korunma içgüdüsünden kaynaklanan bir duygudur ve ailesinden, köylüsüne oradan ilçesine oradan iline, ülkesine ve oradan da tüm dünyaya ve insanlığa sarılmasına neden olan güzel bir duygudur. Ama ne yazık ki bizde her zaman akrabalarıyla küs, karşı köyü ile harp halinde olan topluluklar kucaklamaya kalkar bütün Türk alemini ( dikkat edin bizdeki illerin siyasi ve sosyal yapılarına görürsünüz).Ve normalde insanın doğasında olan bu duyguyu ideolojileştirirler en yakını ile geçinemeyenler nedense. Akrabalarıyla küs olmayan, karşı köyün insanını seven, komşu ülkelerle barış içinde olmayı isteyen insanlar bu ideolojistlerin düşmanı olurlar.Doğal milliyetçiler kendi yurtlarını daha da çok sevdikçe, kendi yurtlarını ve insanlarını sevmeyi beceremeyen ideolojist milliyetçiler sen nasıl orta asya da kileri sevmezsin gibisinden yersiz, zamansız ve anlamsız bir suçlamayla vatan hainliği ne kadar da suçlarlar kendileri gibi olmayanları.Eğer bizler gerçekten milliyetçilik duygusu olan bir toplum olsak bunu göstermenin tam zamanıydı şimdi.Bu Nobel düzenbazcıları bize gıcıklık olsun diye mi verdi ödülü Pamuk’a , biz de aksine Pamuk’u daha da sahiplenerek, milliyetçilik nasıl olurmuş gösterebilirdik onlara.Yoksa öyle bu topraklarda yetişen ve düşünebilen insanları kovalayıp bu ülkeyi sömürenlere kuzu gibi bir pazar bırakmakla olmuyor milliyetçilik.Öyle ya da böyle bu Fransa nın yaptığı bir gün unutulacak ama Nobel unutulmayacak. (Şahsen benim için bir önemi olmasa da).Ödül de önemli değil yurdunu seven ama memleket hasretiyle uzaklarda ölen, ama ta oralardan yazdıkları şiirleriyle, romanlarıyla, okudukları türküleriyle bize vatan sevgisini en derinden yaşatan, nice insan unutuldu mu ?
Bu arada Fransız mallarını almama kampanyaları başlatılıyor. Geçen yılda Hollanda’nın kileri almamıştık.Milliyetçilik gerektikçe gazlanan bu şeklinden ziyade her zaman taşıdıkları bir duyguları olsa idi bu radikal eylemci ideoloji babalarının, zaten almazlar veya en azından almamaya gayret ederlerdi, sadece Fransa’nın değil tüm Emperyalist ülkelerin mallarını ve her zaman.Ve ayrıca ülkemizin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesini de ayakta alkışlamazlardı hiçbir zaman.
Şimdi keyifleri yerindeyken vatan , millet diye atıp tutan ve bu tarz çizgileriyle bu ülkede kaybetme ihtimali olmayanlar, savaş zamanı ilk kaçacak olanlardır bu ülkeden.Çünkü bunu çok yaşamıştır ve görmüştür bu millet.Bu gün yükselen değer milliyetçilik olduğu için bu şekilde tribünle paslaşmak zevkli tabi.Ama biliyoruz ki tribün bu olmasın veya tribün boş olsun bu insanların yoksullardan midesi bulanır, nerde kahvelerine gidecekler, paragatlarına katılacaklar onlara selam vermek bile gururlarına dokunur . Biz bu köylü uyanıklıklarını tanıyarak büyüdük, öğretenler sağolsun.
Neden böyle olur bizde insanın aklı ermiyor. Birileri bir şeylere layık görülmesin anında hemen herkes ona cephe alır ve yanlış yanlarını bulup çıkarmaya çalışır.Ve sonuç ortada “taş maş istemez, çelenk melenk de lazım değil” diyen usta vasiyetinde ki” Anadolu da bir köy mezarlığında ki çınarın altında” değil de Moskova da istemediği gibi bir taşın altında yatar şimdi.”Ya beni sararsa memleket hasreti” diyen sanatçımıza tanrı o acıyı fazla çektirmeden dileğini yerine getirir ve alır bedenini Paris te hasret kokan başka bir mezarlığa bırakır, ruhu ise “ bir sabah anne bir sabah, kapını süpürmek için açtığında kapını” diye devam eden şiirindeki gibi “çıkagelir, adı başka, tadı başka” bir şekilde memleketine.Kemiklerinin artık komşuluk yapıp hasret giderdiği “çirkin kral” çoktan çıkıp gelmiştir güzel izler bırakıp gittiği güzel memleketine.İçlerinden şanslı olanlar, ”bitecek bir gün” diyerek gün sayarken yaşamlarını bitirip cansız bedenleriyle gelebilmişlerdir memleketlerine.Buna da şükür.
Sevindiğim bir şey var o da bu sene ödülün Yaşar Kemal' e verilmemesi. İnşallahta hiç bir zaman verilmez. Ben Orhan Pamuk’ un, şu kendisinin kabul etmediği “ermeni soykırımı” hakkında söylediği iddia edilen sözleri dışında herhangi bir siyasi, sosyal bir olayda yorum yaptığını işitmedim ama Yaşar Kemal’in, başta “kürt sorunu” olmak üzere hemen her türlü sosyal konuda hem konuşup hem de eylemde bulunan bir kişi olmasından dolayı, bugün Nobel ödülünü o almış olsaydı soluğu nerede alacağını bilemezdik herhalde. İşte bu yüzden mutluyum Pamuk’un ödülü almasından. Evet Pamuk aydın sorumluluğu almış bir yaşam biçimi sunmamıştır bizlere hiçbir zaman ve bu yüzden önemsediğim bir yazarda değildir ama zaten ödül de aydın kişiliğine verilmemiştir. Artı bu güne kadar Nobel den ödül aldı diye de kimseyi önemseyip okumadım. Ama bugün Orhan Pamuk’u eleştirmek üzere yerlerinden fırlayanlar neden konuyu onun aydın olup olmadığına getiriyor, aydın kelimesinin anlamını kimse bilmiyormuş gibi tekrar tekrar yazıyor, yav bu adam Türkiye’yi gün ışığına çıkaracak aydındır denmiyor ki Nobel de.Veya bugüne kadar Nobel in ödüllendirdiği kaç kişiyi toplumsal duyarlılığı açısından değerlendirdi şimdi Orhan Pamuk'u eleştirenler. Başlarken değindiğim gibi biri bir şeylere layık görülmesin hemen onu karalamaya çalışır, hayatlarında hiçbir zaman hiçbir şeye layık görülmeyen kişiler.Ayrıca şunu da burada belirtmeliyim ki tüm bunlara rağmen Pamuk’un kitapları yine patlama yapacak.Hem de şu anda onu eleştiren kesim alacak kitaplarını en başta. Bunun da nedeni, onu hiç beğenmeyen her fırsatta çok ağır eleştiren Nihat Genç’in deyişiyle Türk milletinin kendini aşağılık görmesi ( cümleyi yanlış anımsayabilirim).Bunu şöyle açıklıyordu Nihat Genç: aslında adamın hiç kitap okuma alışkanlığı yoktur veya okusa da anlayabilecek düzeyi, ama gider alır Orhan Pamuk ‘un kalın bir kitabını yanında taşır veya okudum der ve her zaman kendi hakkında düşünülen aşağalık imajı bu şekilde yendiğini düşünerek rahatlar. Böyle düşünenler karşılıklı olarak birbirlerine aynı şekilde görünmeye çalışır zaman içinde bir çevre oluştururlar ve medyanında pofpoflamasıyla bu durum çok daha geniş kesimlere yayılır. Bu görüşlerine aynen de katılıyorum Genç’in. Görünüyor ki aşağılık kompleksi devam ettikçe yine market rafları Pamuk’un kitaplarıyla dolacak.
Meseleyi Ermeni meselesi ile özdeşleştirenlere de şaşırıyor insan.Bu devlet eğer ermeni meselesi konusunu duyurmak istemezse bunu başarır bence.Gözümüzün önünde olan onca dolabı görmemizi engelliyor da bunu mu engelleyemeyecek devlet.Bence işine geliyor bu meselenin gündemde kalması ve Pamuk ta bu süreçte görevini bilerek veya bilmeyerek zamanı gelince yerine getirmiş sonrada gene işlerine dönmüş.Kapitalist düzenleri ayakta tutan en önemli unsur din ve milliyetçiliktir yoksa hiçbiri bunca adaletsizliğe rağmen varlıklarını sürdüremezlerdi.Bize yaşattıkları, rölantiden düştükçe aragazı vermekten başka bir şey değildir bu ermeni meselesi ile.Neymiş eğer kabul edersek Ermenilere tazminat ödeyecekmişiz.Sayın arkadaşlar her birkaç yılda bir, güney Amerika ülkerinden biri çıkıp Amerika ya" borçlarımızı ödemiyoruz, sanki bilmiyor muydunuz bu kadar borcu ödeyemeyeceğimizi de verdiniz", diyor da ( geçen yıl Arjantin, Amerika ya," borçlarımızın % 60 ını iptal ettik kalanını da 10 yıl takside bağladık, bilmiyor muydun bu kadar borcu ödeyemeyeceğimizi" demişti) biz 100 yıl önce ki bir olaydan dolayı borç ödeyecekmişiz.Onlar kadar delikanlı değilmiyiz yoksa. Artı öyle bir katliamın varlığı kanıtlanmışsa gelsin Ermeniler bize para versin ve desinler ki bizi Osmanlı katletti, sizde gelip onu devirip Cumhuriyeti kurdunuzda kurtardınız bizi mezalimin devamından, en azından sağ kalanlar şimdi huzur içinde yaşıyor . Şunu bilelim ki gündeme çıkan her şey bu sömürü sisteminin devamına katkı sağlayacağı içindir.Yoksa bunun engellenmesi çok çok basittir.Kendi sınırlarımız diye bildiğimiz coğrafya nın içinde batı da ki devletlerde ki haritalarda başka bir devlet daha var olarak gösteriliyor da bu bile yıllardır saklanıyor, başka bir örnek te Kıbrıs haritası. Yani istense bu Ermeni meselesi de saklanabilir veya bu kadar gündem oluşturması engellenirdi.
Bu şekilde sistem sıkıştıkça biri gaza basıyor ve ardından atlıyor bu meseleden ekmek yiyenler, gündeme gelip reklam yapanlar ortalığa.Geçim sıkıntısından, baskılardan, işsizlikten, adaletsizlikten, terörden ve bunun gibi birçok sorundan boğulup “nedir bunun sebebi” diye düşünmeye durduğunda halkımız , telaşla basıyorlar gaza ve yine milliyetçilik probagandası ile panik yaratıp, birbiriyle kucaklaştırıp umutlandırıyorlar halkı.Ve değil kendilerini uzaklarda ki Türkleri bile kurtarmaya kuruluyorlar birden bire. Eğer asya da ki , Avrupa da ki Türk boylarını kucaklayacaksak, kendimizi bu kadar yürekli, milliyetçi görüyorsak , kollarımızı ta oralara kadar uzatıp onlara el vermek istiyorsak , dirseklerimizin arasında kalan ve bize daha yakın olanları daha önce kucaklayacağımızı bilmeliyiz.Milliyetçilik duygusu her insanın doğuştan var olan korunma içgüdüsünden kaynaklanan bir duygudur ve ailesinden, köylüsüne oradan ilçesine oradan iline, ülkesine ve oradan da tüm dünyaya ve insanlığa sarılmasına neden olan güzel bir duygudur. Ama ne yazık ki bizde her zaman akrabalarıyla küs, karşı köyü ile harp halinde olan topluluklar kucaklamaya kalkar bütün Türk alemini ( dikkat edin bizdeki illerin siyasi ve sosyal yapılarına görürsünüz).Ve normalde insanın doğasında olan bu duyguyu ideolojileştirirler en yakını ile geçinemeyenler nedense. Akrabalarıyla küs olmayan, karşı köyün insanını seven, komşu ülkelerle barış içinde olmayı isteyen insanlar bu ideolojistlerin düşmanı olurlar.Doğal milliyetçiler kendi yurtlarını daha da çok sevdikçe, kendi yurtlarını ve insanlarını sevmeyi beceremeyen ideolojist milliyetçiler sen nasıl orta asya da kileri sevmezsin gibisinden yersiz, zamansız ve anlamsız bir suçlamayla vatan hainliği ne kadar da suçlarlar kendileri gibi olmayanları.Eğer bizler gerçekten milliyetçilik duygusu olan bir toplum olsak bunu göstermenin tam zamanıydı şimdi.Bu Nobel düzenbazcıları bize gıcıklık olsun diye mi verdi ödülü Pamuk’a , biz de aksine Pamuk’u daha da sahiplenerek, milliyetçilik nasıl olurmuş gösterebilirdik onlara.Yoksa öyle bu topraklarda yetişen ve düşünebilen insanları kovalayıp bu ülkeyi sömürenlere kuzu gibi bir pazar bırakmakla olmuyor milliyetçilik.Öyle ya da böyle bu Fransa nın yaptığı bir gün unutulacak ama Nobel unutulmayacak. (Şahsen benim için bir önemi olmasa da).Ödül de önemli değil yurdunu seven ama memleket hasretiyle uzaklarda ölen, ama ta oralardan yazdıkları şiirleriyle, romanlarıyla, okudukları türküleriyle bize vatan sevgisini en derinden yaşatan, nice insan unutuldu mu ?
Bu arada Fransız mallarını almama kampanyaları başlatılıyor. Geçen yılda Hollanda’nın kileri almamıştık.Milliyetçilik gerektikçe gazlanan bu şeklinden ziyade her zaman taşıdıkları bir duyguları olsa idi bu radikal eylemci ideoloji babalarının, zaten almazlar veya en azından almamaya gayret ederlerdi, sadece Fransa’nın değil tüm Emperyalist ülkelerin mallarını ve her zaman.Ve ayrıca ülkemizin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesini de ayakta alkışlamazlardı hiçbir zaman.
Şimdi keyifleri yerindeyken vatan , millet diye atıp tutan ve bu tarz çizgileriyle bu ülkede kaybetme ihtimali olmayanlar, savaş zamanı ilk kaçacak olanlardır bu ülkeden.Çünkü bunu çok yaşamıştır ve görmüştür bu millet.Bu gün yükselen değer milliyetçilik olduğu için bu şekilde tribünle paslaşmak zevkli tabi.Ama biliyoruz ki tribün bu olmasın veya tribün boş olsun bu insanların yoksullardan midesi bulanır, nerde kahvelerine gidecekler, paragatlarına katılacaklar onlara selam vermek bile gururlarına dokunur . Biz bu köylü uyanıklıklarını tanıyarak büyüdük, öğretenler sağolsun.