CHP'nin "irtica!" korkusu? hakkında kısa bir tahli

Forumdaki bazı önemli belge ve bilgilerin saklandığı bölümdür.

Moderatör: Fatma Ozbilgi

CHP'nin "irtica!" korkusu? hakkında kısa bir tahli

Mesajgönderen Caner Kama » Cum May 18, 2007 12:11 pm

araştırmacı tarihçi sayın mustafa armağan'ın güzel bir yazısını yakınj dostum bana gönderdi ben de sizinlşe paylkaşamak istedim;


1930’lu yıllar Altın Çağ mıydı?

MUSTAFA ARMAĞAN

İster CHP’nin söylemine bakın, isterseniz sığ popüler basına, 1930’ların neredeyse kutsandığını görürsünüz. 1920’li yıllar da önemsenir gerçi; ama asıl Cumhuriyet’in kendisini bütün görkemiyle gösterdiği yıllar 1930’lardır.
Asıl amaç Osmanlı’dan kopmak olduğuna göre, 1930’lar bu kopuşun zirve yaptığı yıllardır. Kalkınma hamleleri, sanayileşme çabaları, ekonomik bağımsızlık ve tek kuruş dış borç almadan kalkınmayı gerçekleştirme… bu dönemin karakteristiği olarak sunulur.
Gerçi bir ‘Osmanlı borçları’ meselesi vardır; ama bu da abartıldığı kadar değildir. Kuşkusuz 1930’ların şartlarında yılda iki taksit halinde 700 bin altın lira ödemek kolay bir iş değildir; ama sonuçta bu, bağımsızlığı uğrunda savaşılan bir ülkenin borcudur ve küçümsenmeyecek bir kısmı da Birinci Dünya Savaşı sırasında alınmıştır. Üstelik bu borcu biz ödedik de Arnavutluk, Suriye, Yemen, hatta Yunanistan’ın da aralarında bulunduğu 14 ülke ödemedi mi?
Kaldı ki, savaş tazminatı olarak Almanya’ya ödetilen miktar dudak uçuklatacak cinstendir: Tam 24 milyar altın sterlin. Öde öde bitmez diyorsanız yanılıyorsunuz; çünkü Almanlar 1932’de borçlarını bitirmişlerdir bile! Uzun vadeli borçlarımızın 15 milyon altın sterlin tuttuğunu göz önüne alırsanız diğer borçlarla birlikte ödeyeceğimiz meblağ yaklaşık Almanya’nın tazminatının yüzde biri civarındadır. Bu arada borcumuzun ilk taksidini ödemeye başladığımız tarihin Cumhuriyet’in 10. yılı olan 1933 olduğunu da unutmayalım.
Madem girdik bu bahse, bir şey söyleyeyim de siz inanmayın: İngiltere güya savaşın galibi olarak gururla dolaşmaktadır ortalıkta; ama ekonomisi tek kelimeyle iflas etmiştir. Aman canım, lafı uzatmayayım da, İngiltere’nin Amerikan bankalarına olan borcunu 1960’ların sonlarına kadar ödemeye devam ettiğini söyleyeyim de gülün biraz! Tarih bazen komiktir sahiden de. Neyse biz gelelim bizim 1930’ların macerasına.
Bilindiği gibi Atatürk, Serbest Fırka’nın kurulmasına giden yolda hükümetin halk ile arasında oluşan kopukluğu gidermek ve muhalefet kanalıyla yukarıya yansımayan bazı gerçeklere uyanabilmek için kurdurmuştu. İşte Serbest Fırka’nın İzmir ve Balıkesir mitinglerinde halkın meydanları doldurması ve İnönü aleyhine, hatta bazı yerlerde Atatürk aleyhine sözler sarf edilmesi ve resimlerinin yırtılması karşısında Gazi harekete geçmiş ve iki etaptan oluşan bir yurt gezisine çıkmıştı.
Kasım 1930’da başlayıp Mart 1931’de biten bu yurt gezisi Gazi için çok öğretici ve hatta hayret uyandırıcı olmuşa benzemektedir. İdeolojik ve kültürel devrimlerle büyük şehirlere egemen olmaya çalışan Kemalist inkılabın henüz halka inemediğini bu gezi sırasında öğrenmiş olmalıdır.
Mesela Atatürk şöyle yazıyor gezi defterine: “Hükümeti ve fırkayı (CHP) zayıf düşüren mühim sebeplerden birisi de halk şikayetlerinin ve fırka teşkilat temennilerinin kayıtsızlığa maruz kalmasıdır. Halktan gelen müracaat ve şikayet tali memurların değil, bizzat Vekilin [Bakanın] (veya mahallinde valinin) imzalayacağı (müsbet veya menfi olsun) esbab-ı mucibeli [gerekçeli] bir cevapla karşılanmalıdır.”
Atatürk uyarıyor, İnönü dinliyor. Dinliyor mu acaba? Devam ediyor Atatürk:
“Bu seyahattaki temaslar bize… büyük halk tabakalarının hangi ıstıraplarla mahmûl [yüklü] olduğunu gösteriyor.”
Daha ne desin? Üstelik Ege Bölgesi ormanlarından elde edilen kitre, çiçek soğanı, mazı ve harup ihracatının 1914 yılına oranla çok fazla düştüğünü (bazı kalemlerde yüzde 99’dur oran) gözlemleyen Gazi, Ziraat Bankası’nın esasının bozuk olduğunu, boşu boşuna binalar yaptırıldığını, bu binalara saplanan sermayeyi uygun şekilde işletmesinin daha faydalı olacağı uyarısını yapmaktan da alamaz kendisini. Gezi sırasında Atatürk’ün önüne atılıp “Açız” diyenler de cabası.
Nitekim yakınlarından Hasan Rıza Soyak’a söylediği şu sözler 1930’ların başlarında Türkiye’yi de içine alan 1929 dünya ekonomik bunalımının Atatürk’ü ne kadar bunalttığının göstergesidir: Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen (sürekli olarak) dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddî manevî perişanlık içinde…” Kim söylüyor bu sözleri? Atatürk. Ne zaman söylüyor? 1930’da. Peki nasıl oluyor da bu bunalımı yaşamış bir Türkiye Altın Çağ ilan edilebiliyor?
Bu gerçeği ısırıcı bir dille yakalayanlardan Yakup Kadri’ nin sözlerine kulak verelim şimdi de. Kendisi Atatürk’ün de, İnönü’nün de yakınıdır. “Politikada 45 Yıl” adlı hatıralarında 1925’lerdeki durum hakkında şunları söyler: “O sıralarda bence bu hâdiselerin en önemlisini teşkil eden dünkü Millî Mücadeleciler ve o günkü devrimciler kadrosunun bir kazanç ve menfaat şirketi karakterini taşımaya başlamasıydı. Bunlardan kimi arsa spekülasyonları, kimi idare meclisi azalıkları, kimi taahhüt işleri, kimi de türlü türlü şekillerde komisyonculuklar peşine düşmüş bulunuyorlardı… Hiçbirini durdurmak kabil [mümkün] olmuyordu.” Demek ki neymiş? CHP kadrosu devlete sırtını dayayan bir rant ekonomisine startı vermiş ve halktan koparak bir avuç devletin palazlandırdığı zenginle Türkiye’yi idare etmeye kalkmıştır. Ancak Atatürk’ün bu kötü gidişe son vermek üzere kurdurduğu Serbest Fırka’nın eleştirilerine tahammül edemeyen kesim de, o zamanın deyişiyle “yiyici” kesimdi. Muhalefet istemiyorlar ve her muhalefet kımıldanışını “irtica” olarak damgalıyorlardı. Neden? Çünkü irtica, yani eskiye dönmek demek, ellerinden hortumlarının alınması anlamına gelecekti. Eğer 1920-1924 arasındaki serbestlik geri gelirse avantalar ellerinden gidecekti de ondan. 1935 yılı İl İdare Kurulu üyelerinin meslekî dağılımına bakarsak, bu seçkin zümrenin nasıl kemikleştiğini daha iyi görürüz: 90 tüccar, 31 varlıklı çiftçi, 10 fabrikatör, 24 avukat, 17 doktor ve eczacı, 7 banka müdürü, 14 emekli general ve subay, 4 öğretmen. 44 il ve belediye genel meclis üyesi…
Halk nerede, görebiliyor musunuz? O “Açız!” diye Atatürk’ün önüne atılanlar?
Çankaya savaşlarının özü, özeti budur vesselam.


paylaşımlarınızı bekliyorum bu yazı tarihçi adayı olarak bem çok hoşuma gitti, umarım okuyan arkadaşlkara da faydalı olur..... :wink:

Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Caner Kama » Pzr May 27, 2007 12:41 am

yazzı çok uzun oldu heralde........kimse fikir paylaşımında bulunmadığıa göre...............
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzt May 28, 2007 8:13 am

Araştırmacı-Yazar Mustafa Doğan'ın bu derin! araştırması bizi hayli şaşırttı doğrusu.Sn.Araştırmacı-Yazar ;hiç bir tarih,sosyo-ekonomik süzgeçten geçirmediği araştırmasını! kamuoyuna sunmakla bizi aydınlattı sağolsun.

İlkokul zekasında kaleme alınan bu araştırma! gibi araştırmalar! ne yazıkki genç kardeşlerimiz tarafından iltifat görmektedir.Yazıda hiç bir somut bilgi yoktur.Daha doğrusu bilgi zamanın gerçek değerleriyle birleştirilmemiştir.

İkinci olarak 1930'a kadar olan dönemde yapılan hiç bir kalkınma hamlesinden bahsedilmemektedir.Çok basit örnek; 1930 larda bu ülkede iki tane uçak fabrikası olduğunu ve bunların mesela Mısır'a uçak sattığını söylemez bu büyük! araştırmacı.

1900 başından 1921'e kadar bu ülkede aralıksız savaş olduğundan bahsetmez,bu savaşta milyonlarce anadolu gencinin öldüğünden,öyleki;"kışlada redif sesi var" diye türkü söylemiştir bu halk. Nedir bu redif? genç erkek çocuk.14 -18 arası çocuklar savaşa gitmiştir.Yani Anadolu okadar kırılmıştır.

Osmanlıda doğru dürüst bir sanayi olmadığından olanlarında yabancı ve azınlıklara ait olduğundan,savaş sonrası bunların ülkeyi terk ettiğini,var olan fabrikaları işletecek adam olmadığından da bahsetmez araştırmacımız!.Yine ciddi bir sermaye birikiminin olmadığından,bankaların yabancıların olduğundan,bunlarında duyunu umimiyenin tahsilatını yapmaktan başka birşey yapmadıklarından da bahsetmez tabi araştırmacımız!

Bir başka saptırmada borçlar konusundaki saptırmadır.Araştırmacımız! adını geçirdiği İngiltere'nin büyük bir sanayi alt yapısının olduğundan,sömürgeleriyle ülkelerine büyük kaynaklar aktırdığından bahsetmez.Borçlu olduğu Amerikan bankalarına kendi vatandaşının ortak olduğundan da bahsetmez ne hikmetse.Savaş sonrası Almanyaya; kurulan avrupa fonundan büyük paralar aktarıldığından da bahsetmez Almanya'yı işgal edenlerce.Yine tabiki Almanya'nın büyük sanayi alt yapısından da bahsetmez.

Araştırmacımız! genç Cumhuriyet'in borçlarını küçümser.Bu konuda çok mahirdir.

Bu adama araştırmacı demek için ilkokul ödevlerini tekrar okumak lazım.Daha sağlam tahlillere ulaşmak mümkündür o ödevlerde...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Pzt May 28, 2007 8:42 am

“Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen (sürekli olarak) dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddî manevî perişanlık içinde…”

Milletinin sorunlarını sorun eden ve bunların çözümü için milli ekonomi, bağımsız devlet formülasyonunu ortaya koyan ve uygulayan önderin bu lafını alıp kendi istediği tarafa lastik gibi uzatıyor yazar. Genç Cumhuriyet yokluklar içindedir ve ayrıca 29 buhranının uluslararası etkilerini de yaşamaktadır ve evet halk sıkıntı yaşamaktadır ve evet Mustafa Kemal de bunu görmekte ve dile getirmektedir. Ama bildiğimiz üzre sokaklarda bir kaç yüz bin tinerci de dolaşmamaktadır, bir milyon sahipsiz çocuk sokakta değildir. Bugün uluslararası sermayeye peşkeş çekilen kamu iktisadi teşekkülleri bahsettiğiniz dönemde yokluk içinde halkın birikimleri ile kurulmuş ve uzun yıllar halka hizmet etmiştir. Altın dönemdir evet çünkü ekonomik alanda yokluktan zenginliğe doğru bir ilerleme yaşanmaktadır, bugünkü gibi ABD ve AB'li icra memurlarına vatan peşkeş çekilmemektedir ve mandacılar egemen değildir. Kendisine sıkıntılarını aktaran köylüye ananı da al git diyen BOP eşbaşkanını haklı çıkarmak için halkının sıkıntılarından sıkıntı duyan Mustafa Kemal kullanılmakta, çok hazin bir durum. Çocuğunun işsiz olduğunu söyleyen babaya senin çocuğun da işsiz kalsın diyebilen eşbaşkanı haklı çıkarmak için Tarih bulamaç edilmekte.

Türkiye'yi milli ekonomi milli hükümet çizgisinden çıkaran ve ABD rotasına sokan sermaya sahibi-taraftarı kadroların gökten zembille inmediği ve tam da yazarın ifade ettiği gibi CHP içinden çıktığı bilinmedik bir olgu değil. Ne diyor yazar "CHP kadrosu devlete sırtını dayayan bir rant ekonomisine startı vermiş ve halktan koparak bir avuç devletin palazlandırdığı zenginle Türkiye’yi idare etmeye kalkmıştır", aynen katılıyorum. Ama yazarın bildiği ve söylemekten kaçındığı diğer gerçek Serbest Fırka ve Demokrat Parti'nin de bizzat bu kadrolar tarafından kurulduğu ve yönetildiğidir. Yönetme erkinden doğan olanaklarla güç ve servet sahibi olan unsurlar bu güç ve servetlerini kurumsallaştırmak için milli devlet ve milli ekonomi rotasından çark etmiş ve bunun için de toplumun "manevi" değerlerini eskiye bağlılıklarını kullanmışlardır. İşin en trajik ve öğretici olan tarafı bunun bizzat bu kadrolar henüz CHP içinde iken CHP tarafından hayata geçirilmiş olmasıdır. Türkçe ezanı kaldıran da CHP'dir, daha sonra Köy Enstitülerini kapatan da. Mustafa Kemal'in partisi içinde yapabildiklerini yapmış, beceremedikleri ve Kemalist dirençle karşılaştıkları noktada at değiştirmiş ve bahsi geçen diğer siyasi partileri kurmuş ve gemi azıya alıp sözü edilen ekonomik ve siyasi süreci hayata geçirmişlerdir.

"1935 yılı İl İdare Kurulu üyelerinin meslekî dağılımına bakarsak, bu seçkin zümrenin nasıl kemikleştiğini daha iyi görürüz: 90 tüccar, 31 varlıklı çiftçi, 10 fabrikatör, 24 avukat, 17 doktor ve eczacı, 7 banka müdürü, 14 emekli general ve subay, 4 öğretmen. 44 il ve belediye genel meclis üyesi" ??? Öncelikle bu hangi il'in il idare kurulu'dur ve sonrasında bu seçkin zümrenin kemikleştiğini nasıl gördünüz? Tüccar, varlıklı çiftçi, fabrikatör, avukat, doktor, eczacı, banka müdürü, emekli general ve subay, öğretmen halk değil midir? Ve gene DP'yi kuranlar bunlar değil midir? Tarih onu bilmeyen insanları istenilen çizgiye sokmak için kullanılacak kullanılabilecek bir oyuncak mıdır? Zaman gazetesi yazarı, desteklediği AKP'nin il idare kurulu üyeleri'nin sınıfsal bileşkesini incelemiş midir? ABD bayraklarını göğsüne takıp ortalıkta gezinen karıları ile basın açıklaması yapan bakanlarının çocukları için çıkardıkları yasaları? Askerlikten çürük raporu ile kurtulan Başbakan çocuğunun aldığı geminin parasal kaynağının ne olduğu hakkında bir araştırması var mıdır? Bunun tarihini açıklayabilecek tarihsel bakışı var mıdır? Tarihçi olmakla tarih bulamaçlığı yapmak çok farklı şeylerdir. Halk nasıl olsa bilmez, okumaz, anlamaz, istediğim tarafa sürerim. Ne güzel!...
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Mehmet Şahin » Sal Haz 05, 2007 5:42 pm

meydan sayıcının asıl amacı chp değil zaten.birilerini ,hatta onun zamanını eleştirmek,karalamak istiyor ama.....
Mehmet Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 42
Kayıt: Sal Oca 02, 2007 9:51 am

Mesajgönderen Muhammet İbrahim Özen » Çrş Haz 06, 2007 8:39 pm

Ben bu çalışmanın sizin de dediğiniz gibi olmasada çok kısa içerikli olarak ele alındığından eminin.Ancak eğer bu makaleyi başlangıç olarak ele alıp araştırmaya kayda değer varsayıp o ilkokul kitaplarını bir kenara koyarak daha ayrıntılı bir araştırma yapılırsa bence daha iyi olur.
Yıkılan osmanlı devletinden savaşlardan yeni çıkan ve yeni kurulan türkiye cumhuriyetine çok fazla borç bıraktığı (yaklaşık 150 milyon lira) doğrudur. ve sizinde söylediğiniz gibi özellikle Çanakkale savaşında şehid olanların çoğunun hem genç nufusu hemde okuyan nufusu teşkil ettiği de ayrı bir gerçektir.Yalnız burada yazarın söylemek istediği yani kurulan türkiyenin aslında hem bu sebeplerden hemde içerideki bazı yüksek kadrolardaki satılmışların! (ki bunları da zaten yazının içerisinde söylemiştir) planlarından kaynaklandığını anlatmıştır.
Şimdi bunu daha da açarsak vede senin verdiğin örneklerden kıyasla, evet türkiyede 23-29 arasaı sanayileşme alanında özelliklede uçak sanayisinde gelişmeler yapılmış ancak bu sanayii üretime daha doğrusu yerli üretime değilde dışarıdan amerikanın ve almanyanın uçak parçalarını türkiyeye vererek burada montajının yapılmasına dayanır.Ki burada çalıştırılan teknik elemanlarda yine almanyadan getirtilir ki bunların sayısısı orada çalıştırılan türk işçilerden daha fazla vede maaşlarıda daha fazladır.ve bu montaj sanayisi 29 uluslararası ekonomik bunalımla birlikte kapatılır. daha sonra 1932 de de açılan fabrikalar da bu şekilde montaj sanayisiyle oluşlturulur. Ancak Nuri Demirdağ tamamen türk imalatına dayalı uçak sanayisi kurar ancak bu fabrikada ypılan uçakların testlerinin iyi olmasına rağmen pahalıdır diyerek üretimine izin verilmez. ve tekrar montaj sanayisine ve ikinci el uçak alımına devam edilir.(Ne yazıkki hal böyledir.)
Gelelim osmanlıdan kalan borçlara evet osmanlı türkiye cumhuriyetine yaklaşık 153 milyonlira borç bırakmıştır.Şunu da unutmamak gerekir ki abdülhamit zamanında ilk geldiğinde 300 milyon olan bu dış borç onun gayretleriyle 30 milyona kadar gerilemiş vede ne yazıkki bu BAŞARISIZLIĞINDAN dolayı :D! tahttan indirilmiş ve yönetimi devr alan ittihatçılar osmanlıyı dünya savaşının içine sokmuştur. Neyse bu ayrı bir konu ama şuda varki osmanlı devleti yeni kurulan türkiye cumhuriyetine yaklaşık 158 milyon lira kağıt para bırakmıştır tabii bozuk paralar hariç :D vede yeni türkiye cumhuriyetinin Iraktaki Musul petrollerinden 25 yıl süreyle buradan çıkarılacak olan petrollerin %10 unu alacaktı.ve daha sonraki bir düzenlemeyle türkiye buradaki payından 500.000 İngiliz Lirası karşılığında vazgeçecektir.Şmdi soruyorum peki buradan alınan paraylada mı bir üretim fabrikası kurulamadı.
Evet bencede bu ilk okul düzeyinde araştırma yapan yazarımızın bu makalelerine hiç inanmasakta araştırma yapmaya değer diye düşünüyorum.Ve belkide o gizli arşivlerdeki belgeler bir gün ortaya çıkarda (inşallah) bu bizim ilkokullardaki kitaplarımızda daha gerçekçi olur................
Kullanıcı avatarı
Muhammet İbrahim Özen
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 153
Kayıt: Cmt Şub 25, 2006 10:06 pm
Konum: DÜZCE

Mesajgönderen Caner Kama » Prş Haz 07, 2007 2:14 pm

.........mehmet şahin denilen arkadaş.....ben fükürlerimi dile getiriyorum sen de öyle yap tamam mı........ondan sonra konuşmaya hakkın olsun.....göndderdiğğim yazını başında zaten yazını benim olmadığını ve beğendiğimi bu nedenle de burada sizlerle paylaşmak isteğimi söyledim..............
...........meydan sayıcıdan mehmet şahin'e......

.....cumhuriyet mitingi başlığında da söyledim burada da söylüyorum bu rakamlar resmi rakamlar...............20 yıllık samsunluyum meydanın kapas
itesini de biliyorum kusura bakma ama "boş konuşuyorsun yani"..............
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Muhammet İbrahim Özen » Pzr Haz 10, 2007 4:38 pm

Hayret bir şeysin dayımın oğlu senin işin mi meydanda ki O vatanseverlerin meydanlardaki sayısının resmi rakamlarını söylemek.Bak böle yaparsan adında MEYDAN SAYICI olur.Hem sen nasıl olurda 400000 kişinin bir sıfırını unuturda 40000 dersin bak bunu sana bende yakıştıramadım...... :D
Bak yakındada Diyarbakırda mitink var sakın ha ozaman da böyle bir hata yapıp yanlış hesap yapma tamam mı? :D 10000 kişi iseler sen o rakamı 20 ile çarp 100000 ekle 1'e böl o zaman doğru rakamı bulursun ve O'nların(seçilmişlerin) övgülerine mazhar olursun.
Kullanıcı avatarı
Muhammet İbrahim Özen
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 153
Kayıt: Cmt Şub 25, 2006 10:06 pm
Konum: DÜZCE

Mesajgönderen Caner Kama » Cum Haz 15, 2007 11:50 am

ilkay durgun yazın için teşekkürler burada da bunu için yazılarımızı veya beğendiğimiz yazıları birbirimizle paylaşıyoruz....bu yazıda asıl konu bence genç cumhuriyetin ekonomik politikasını küçümsemek değil; yazar da zaten ülkemize yüklenen borçların 1930'lu yılların o buhranlı ekonomik dönmeinde bile ödendiğini dile getiriyor.
buradan da dolaylı olarak 1930'lardaki sanayi kalkınmasının bir sonucu ekonominin bu ağır borcu ödeyebildiğini söylemek mümkün olacaktır. yazının ana fikri chp'nin atatürk'ün istediği bir cizgiye kaymasıdır. yani genç cumhuriyet osmanlının özellikle son dönemlerinde olduğu gibi veya klasik dönemi de içine alırsak bürokrat devlet yapısından halk devleti anlayışını benimsetmeye çalışmıştır. bu konu ile ilgili sana 1 kitap tavsiye etmek istiyorum: CEZMİ, ERASLAN,YAKIN DÖNEM TÜRK SİYASİ HAYATINDA ATATÜRK VE HALKÇILIK, İST 2003 .......bu kitabı okuma şansın olursa orada daha sağlıkklı bilgiler bulacaksın.kitabın yazarı da da ist üniv tarih bölümünde doç dir heralde daha doyurucu bilgliler edinebilirsin.............Teşekkür ederim tekrar..
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Caner Kama » Cum Haz 15, 2007 12:05 pm

yılmaz ersezen abim gerçekten de bu makalenin içeriğini gördün yani chp ve serbest fırka ileilgili tespitlerine katılmamak mümkün değil....o dönemin yansımalarını bugün de görmemek için kör olmak lazım biz hala 1930'lardaki o chp serbest fırka kutuplaşmasını yaşıyoruz...biri ataürkçüyüm diyip kadrolaşma ve varolan devlet kadrosunu koruma peşinde;diğeri muhafazakar milliyetçi ve demokrat söylemleriyle halkın değerlerini istirmar edip abd maşalığı yapmaktadır....
.....diğer partiler de güne göre politika izlemekte dün dağda apo ile kucaklaşanlar bugün mhp den daha faşist hareketler gütmektedir. yani bu politika anlayışı ile hep yerimizde saymaya devam edecez...ha biri ha öbürü.....olan yine bize olacak dağda biz ölecez, boğazımızdaki 2 lokmanın 1,5'unu biz vergi verecez ama bizim politik alternetiflerimiz bugün eleştirdiklerimizi yapacak yine halkın dediği olmayacak...........
......
......
......
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm


Dön ARŞİV

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir