BİNBİR GECE "MASALI"

[Özgür Hasan Altuncu]

Bir dizi var. İsmi lazım değil çok muhterem bir TV kanalımızda reyting rekorları kırıyor.Ben rakamların yalancısıyım. Türkiye’de aynı saatte TV izleyen her yüz kişiden altmışı bu diziyi izliyor. Dizinin adı “Binbir Gece” . Adını halkımızın bihaber olduğu doğu masallarından alan bu diziyi ben de izledim, daha doğrusu izlemek zorunda kaldım. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak için sabırla TV’nin karşısına oturdum.

Daha dizi yayınlanmadan promosyon furyasını başlatan malum medya, bu kez balonu doğru yerden şişirdi. Halkımızın bel altı merakını kaşıyacak “eşsiz” bir senaryoyu hayatımıza soktu. Bu senaryonun en can alıcı dipnotunun da adını koymayı ihmal etmediler tabi , “siyah gece”. Siyah gece dedikleri de çocuğu lösemi hastası olan bir annenin, tedavide gereken 150 bin dolar için patronunun ahlaksız teklifini kabul etmek zorunda kalıp, onunla bir gece geçirmesi.

Bütün sıkıntılarını bir anda unutan halkımız önüne konulan bu ucuz senaryoyu tartışmaya başladı bile. Sen olsaydın ne yapardın, çocuğunun sağlığı için böyle bir teklife evet der miydin ?Günlerce üstelik haber bültenlerinde en ünlüsünden en sıradan insanına kadar herkese bu soru soruldu ve bir kişi de kalkıp şunu demedi : Ey güzel ülkemin güzel insanları burada sorun, ne adamın böyle bir teklifte bulunması ne de kadının çocuğu için bu ahlaksız teklifi kabul etmesi.Sorun lösemi hastası bir çocuğun tedavisi için PARA istenmesi. Anayasamızda ne yazıyor, T:C vatandaşı herkes sağlık hizmetlerinden “ücretsiz” yararlanır. Hani nerde “Sosyal devlet”. Dizide değil gerçek yaşamda binlerce kişi aynı sorunu yaşıyor, parayla tedavi oluyor. Paran varsa yaşa, yoksa öl. Kimse de çıkıp bu kahreden adaletsizliğe itiraz etmiyor. Neden itiraz edilmediğinin cevabı izlediğiniz dizinin içinde saklı. Cevabı bulursanız benim gibi TV’lerin ne işe yaradığını da anlamış olursunuz. Saygılarımla.

[Caner Topaloğlu]

ben konuyu daha başka noktaya getireceksiniz diye beklemiştim ve ona göre bir cevap yazmak için kolları sıvamıştım bile.Diziyi hiç izlemedim ama malesef ana haber bültenlerinde bile yer alıyor hemde 10-15 dakika ayırılıyor bu bölüme ayrıca sokaklarda röportajı yapılıyor bayanların fikirleri alınıyor bu konuda.

Ayıptır söylemesi köyümüz gençlerinin bile dükkanların önünde yaptığı şu kadar para verseler şunu yaparmıydın gibi ucuz sokak sohbetinin ötesine bile gidemeyecek kötü bir senaryo var ve bu senaryo,prime time denen televizyonun en çok izlendiği saatlerde insanları televizyona bağlıyor dramatik şekilde.

Sosyal güvencenin acizliği de gerek dizide gerekse çok yakın zamanda yaşamış olduğum bir örnekte gözler önüne serilmiş durumda.Soba zehirlenmesi geçirmiş bir arkadaşım var ve bir makinaya giriyor günde 2 seans.Seans ücreti 500ytl ve yeşil kart lı olmasına rağmen bu parayı ailesi ödemek zorunda.Bu şahit olduğumuz peki ya olmadıklarımız.....

Birde asıl tartışmayı beklediğim noktaya değineyim.Bilmem farkındamısın NTV televizyonu ne kadar büyük bir iş yapmakta.Gene bahsettiğim prime time'da televizyonun karşısına geçenlere büyük kanalların aksine BELGESEL ile cevap veriyor.Planet Earth isimli gerçekten belgesel ötesi mükemmel bir yapım.Siz işin sahnesinde olan birisi olarak elbette ki rating durumlarını bizlerden iyi bilirsiniz ama bu dizlerin yanında çok düşük bir oranda olduğuna eminim.

Bir başka program Abbas Güçlü ile genç bakış.Gene çok gerekli bir program ama yayınlanma saatlerini düşünürsek izlemesi gereken kitlenin bir çoğu uykusunda olmak zorunda o saatlerde.

Bu şartlarda bu ülke nasıl gelişir,bu şartlarda nasıl evlat yetiştirilir gerçekten çözmek zor.

Özgür Altuncuya bu konuyu dolaylı yoldan açtığı işin teşekkür ederim.Değerli yorumlarınızı beklerim.

Saygılarımla....

[Bülent Altuncu]

Olması gereken doğru bakış açısı Özgür Hasan'ın tariflediği gibidir ama halk niçin böyle düşünemiyor ?Çünkü 25 yıldır devleti küçültmeyi kalkınma olarak görüyor bu millet. Yoksul halkın 60 yılda biriktirdiğini, parası olanların satın alması yoksul halkı rahatlatıyor nasıl oluyorsa . Devlet küçüle küçüle bu hale gelince artık halkında başı ağırınca devlet aklına gelmez oluyor böylece. Devlete değil de parası olanlardan medet umuyor ve onlar ilk planda aklına geliveriyor halkın.

Arkadaşlar paranın bulaşıpta kirlenmediği bir şey var mıdır bildiğiniz? İyi düşünün yoktur ama en baştada insanı ve kutsal olan şeyleri kirletir para.Sağlık sektöründe özelleşmeye ve bunun yanında devlet hastanelerinin de özel mentalitesi ile işletilmesine böyle devam edilirse sağlam organlarınızın dahi sırf para için ameliyatla alınabileceğinden kuşkunuz olmasın. Sağlık gibi kutsal bir hizmet sektörü tamamen devletin malı olmalıdır.

[İlkay Durgun]

Özgür Hasan'ın diziyi eleştirirken yaptığı sosyal güvenlik vurgusu oldukça haklı ve bunun hiç tartışılmıyor olmasıda bir okadar acıdır.

İnsanımızı sadece iki soru ile karşı karşıya bırakıyorlar.Çocuğunuz mu? değerleriniz mi? Ahlaksız olmayı göze alın, çünki çok haklı sebepleriniz var.

Yapayanlızsınız.

Eşiniz,dostunuz,sosyal kurumlarınız,devletiniz yok.

Yapayanlızsınız.

Kendinizi ve ailenizi korumak için sizden başka kimse size yardım etmez,destek olmaz.Başka bir yol yok.Güzel bir kadınsanız bu güzelliğinizi güce,paraya tahvil edebilirsiniz.

Gözünüzü karartın.Üç kişi bir araya gelin çete kurun,kurşun sıkın.Çünki adalet ve devlet yok.

Kendi akrabalarınızla kalabalıklaşın, aşiretleşin.Çünki başka türlü yaşamanın imkanı yok.Bakın aşiret olanlar kendi bölgesini yönetiyor.Bu güçle ihaleleri alıyor,büyük konaklarda yaşıyor,jeeplerle dolaşıyor.Üstelik kadınlar hep sizin peşinizde,erkeleler size hayran.Burada kendi hukuğunuzu kendiniz yazıyorsunuz.kendi mahkemeleriniz,kendi yargıçlarınız var.Yada hepsi sizsiniz.

Çünki,başka bir hukuk başka bir adalet,başka bir güvence yok.

Yapayanlızsınız.

Aşık olduğunuz kadını/erkeği elde etmenin bir sürü yolu var.Kadınlar şiir yazan aptallara aşık olmuyor artık.Kadınları gücle ve jeeple aşık edebilirsiniz.Sizin namuslu kalmanız mümkün değil zaten.Kader?! bir şekilde sizi namussuzluğa iter.Öyleyse, neden gereksiz acılar çekesinizki.Hayat zor.Bak ,sosyal güvenlik yok.Çalışarak ev geçindirmek kiranı ödemek mümkün değil.Öyleyse?...Direnme...Fakir güzel kız zengin adama gitsin,fakir yakışıklı çocuk silaha sarılsın,mafyalaşsın.

Başka türlüsü mümkün değil.Her nasıl olursa olsun yaşayın.Hayatta kalın.Bunun için her yol mübah.Ne ahlak,ne din,ne toplumsal değerler,aslolan siz ve mutluluğunuzdur.Mutluluğa tapının.Yeni dininiz mutluluktur.Yeni dininiz egonuzdur.

Egonuza tapının.Egonuz ve mutluluğunuz için odanızda bilmem nerden getirilmiş halınız,kahvaltınızda bilmem nerden getirilmiş peynirinizin olması şarttır.

Sevdiğiniz kadına "kuş sütüyle beslerim seni" şarkısını söyleyemiyorsanız, size aşık mı olur sanıyorsunuz, o kadın.

Bu diziler; ahlağımızı,onurumuzu,dinimizi toplumsal değerlerimizi,insanlığın binlerce yıldır oluşturduğu erdemleri hedef alıyor.Bu diziler atomu parçalıyor.Çıkan bu kontrolsuz,kaotik güç insanlığımızı hedef alıyor.Bu diziler birer imha silahı.Bu diziler en vahşi atom bombasından korkunç.Hedefleri itibarıyle atom bombasından tehlikeli.Çünki insanlığın bileşenlerini parçalıyor, ki biz bu bileşenleri;binlerce yılda kazandık. onca acı deneyimlerle oluşturduk,binlerce şehirlerde binlerce aşkla yoğurduk.

Şehirlerimiz tehlikede,ülkelerimiz tehlikede,aşklarımız,kardeşliğimiz tehlikede...Kimseye güvenmiyoruz.Artık, akıl almaz aşk masalları anlatmıyoruz.Akıl almaz dostluk hikayleri anlatmıyoruz.Anlatacak olanlara ise, daha hikayesine başlamadan kıçımızla gülüyoruz.

Hey Tanrım! ne oluyor insanlığın asil ruhuna,hey Tanrım! ne oluyor bu insanlığın şövalye ahlağına...

Yeniden o müthiş aşk hikayelerini okumalıyız,Yeniden onurdan,ahlaktan bahseden o romanlarımızı okumalıyız.yeniden dostu için hiç tereddüt etmeden ölümü göze alan o hikayeleri okumalıyız.Çocuklarımıza ,gençlerimize yeniden o hikayeleri anlatmalıyız.Sözün namus olduğunu anlatan o müthiş hikayeleri anlatmalıyız; kardeşlerimize,gençlerimize,çocuklarımıza.

Hey Allahım! oğlum spaiderman'ı kahraman sanıyor.

Oğlum.Oğlum!

Bu sanal sitelerde ,bu sanal odalarda işte bunun için yazmalıyız.Konuşmalı,tartışmalıyız.Ortak bir akıl,özgür bir ruh kazanmak için yazmalıyız.Bunun için bir araya gelmeli,ortak kurumlar oluşturmalıyız.Mesela şahinkaya köyü derneğini işte sırf bu nedenle kurmalıyız.Yoksa "her köyün derneği var bizim başımız kel mi" diye dernek kurmanın kime ne faydası var.

[Şemsettin Hamsici]

Bu konuyu ele alan bir yazı actıgın icin ÖZGÜR abi sana tesekkür ediyorum.İlk önce binbir gece diyelim binbir gece ben hic tasvip etmedigim bir dizilerin basındadır.Neden tasvip etmedigim dizi gercekten türkiyenin nasıl bi durumda oldugunu ve daha cok nasıl nasıl bi duruma gittigini acıkca gösteren bir dizi.Basta sizlerinde dedigi gibi nerdeyse 2 hafta gündemden düsmedi yok neymiş 150 bin dolar bu olay oldu bi kac gün sonra duydunuzmu bilmem bi sehirde tam olarak hatırlamıyorum okulda 3 üncü sınıfa giden bi cocuk kız sınıf arkadasına diyorki''bi gece icin 150 bin dolar'' ya yok böle bi sey işte türkiyenin nere gittigi ortaya ama ailelerde de ben suc buluyorum mademki böle bi dizi izleme gereksinimi duydunuz o zaman cocuklarına izletmeyeceksiniz.Olay bu kadar basit ha diyorumki ben o sahne yerine o adam o kadına barayı borc verseydi veya al paran oldugu zaman geri verirsin deseydi bence daha cok reyting toplarlardi.Ama bu film bence ve insallah uzun sürmez cünkü yeterince insanların ahlaki bozuldu.Onun icin benim tek temennim o dizinin kapatılması kapatılmasada subatta kurtlar vadisi baslıyor illaki düsüs olacak o dizide merak etmeyin...





SAYGILARIMLA...