
Merhum Kolik Ahmet köyümüzün renkli kişiliklerindendi. Tekel bayiini andıran ceplerinde tükenen malzemenin yerini doldurmak için ayakkabı boyacığılığı ile iştigal ederdi. Hemen her gün Feğmenos-Çaykara arasını yürür, gününü Çaykara'da geçirirdi. Üst cebi yabancı sigaraya ait olup bu sigara yemeklerden sonra yakılırdı. Diğer ceplerde ise bilimum tekel mamulü sigaralar ve bazan biralar....
Toparladığı paraya göre bakkala girer hasılat iyiyse minnetsiz bir tavırla
-Ver bi yabanci...
Yoksa uygun bir dille yerli sigara..
Kalın ve tırtıllı bir ses...
Yanlız geçen bir ömür...
Ömrünün son dönemlerinde Bilal Dursun ile yakın muhabbet ve sıkça yaşanan kavgalar...
Bir çok noktada kader birliği...
Bir gün Kolik Ahmet ve Bilal Dursun birlikte öğleden sonra Feğmenos'a gitmek üzere Çaykara'dan yola koyulurlar. Fosiya virajındaki çeşmenin yanında uzanırlar...
Uzanmalarıyla uyumaları birbirini takip eder...
Bir süre sonra uyandıklarında Kolik, Dursun'a o bas sesiyle:
-Ola Dursun kak sabahladuk!
-Ola eve gitmeden mi?
-He hayde inelum Çaykara'ya...
Dönerler Çaykara'ya. Bakarlar ki dükkanlar kapanmak üzere hazırlık yapıyor. Sorarlar birbirine;
-Ola habu dukanlari ne kapatur?
-Ne bileyim...
Ola ne kapatursunuz dükanlari açmayacamisunuz?
-Akşam oldi...
-Nasi akşam oldi, sabah olmadi mi?
-Yooook!
Oooooooooooo Ola biz zanettuk sabah oldi!...
Havanın kararması nedeniyle sabah olduğunu sanan Kolik ve Dursun tekrar köyün yolunu tutar..
Böyle bir macera yaşarlar. Kolik Ahmet'e Allah'tan rahmet, Dursun ağabeye uzun ömürler ....