Güzel katkın için teşekkür ederim Eylem. Ben bu başlığı çok seviyorum, bir fotoğrafa baktıkça içimden geçen her şeyi; iyi kötü, olumlu olumsuz buraya yazıp atarak rahatlıyorum öncelikle. Belki çok şeyi de eleştiriyorum, bu demek değildir eleştirdiklerimin hiç biri bende yok. Aksine bir kısmı başta bende var veya vardı ama artık yok. Bu yüzden, yaptığım dokundurmalardan alınanlarda oldu sanırım.
Bu başlık kendini ve toplumu eleştirebilen korkusuz ve samimi insanların buluşup içlerini döküp rahatladığı bir başlık olsun isterdim, eğer kendimizi veya toplumu başka bir şekilde çizebiliyorsak, bu başlığın sayfalarına fotoğraf eklenmesi de şart değil. Ta en başta demiştim insanların anlaşmak için kullandıkları yöntemlerden en etkilisi göz ve dolayısıyla fotoğraf bu yüzden ben fotoğrafları çok kullanıyorum, başka yollarını kullanabilen varsa kendi yollarıyla gelsin buraya ondanda tabi ki mutlu oluruz.
Bu başlık senin anlatımındaki boğaza bakarken sadece su yüzeyine kadar ki görüş alanındakileri değil suyun derinlerindekini de anlamaya çalışanların başlığı olsun, sudan ve boğazdan korkmayanların, kaçmayanların başlığı olsun.
Mevlanın şiiri ni okuyunca şüpheci yaklaşımımla bir soru geldi aklıma, kelimeler veya cümleler veya düşünce o kadar eski zamanlara ait değilmiş gibi nedense. Niçin mi dersen itiraf edeyim çünkü bende bazen yalnızken kendi kendime çok güzel mantık önermeleri, felsefi yaklaşımlar, örneklerle benzeştirip sonuç çıkarmalar bulurum, bunları bir ortamda anlatırken kendiminmiş gibi değil de “geçenlerde bir yerde okumuştum, ismini hatırlamıyorum ama iyi bir yazardı veya düşünürdü” diyerek ordan okumuş gibi anlatırım yoksa insanların çoğu direk benden çıkacak bir düşüncenin çok etkileyici olmayacağını düşünüp beni dinlemezler, ama önemli biri dediyse dinlerler diye. Sanki şiirde şiirini etkileyici kılmak için Mevlana yazmış diye sunuluyor olabilir. Tabi böyle bir şey çok tutarsa zamanla Mevlanın diye kabul edilir, ki bu şeklide çok söz, şiir, türkü vardır hatta Hz. Muhammet’e atfedilip aslında onun söylemediği bir çok hadiste, Atatürk'ün sözü diye yazılıp çizilen bir çok sözde, aynı şekilde.
Aslında zamanım çok dar, buraya sana bir cevap yazmam gerekiyor diye başladım ama bitiremiyorum, aklıma daha başka yazacak şeyler gelip gelip duruyor. Şimdi yazmayacağım 6 Kasım da sınavım var, çalışmam gerekiyor. Ha bu arada şu da aklıma geldi ne zaman bir yazı yazmaya kurulsam yazının sonlarına geldikçe bir türlü bitmez, bir final cümlesi yazarsın bir tane daha aklına gelir, onu yazarsın bir daha.. yani yazı aslında finalini yazarken asıl tadını vermeye başlar, yani biteceğini bildiğin zaman asıl tadına varırsın. İşte hayatta aynı bunun gibidir, biteceğini bilirsen tadını çıkarırsın, en doğal, , en korkusuz, en samimi, en hafif ama en derin. Ağırlığın artık yük olmaz bir parmağının ucunda döndürürsün dünyayı…
